HZ.ALİ ( A.S ) KIZI ÜMM-Ü GÜLSÜM'Ü ÖMER'E VERDİMİ ?

Yorum Ekle
HZ.ALİ ( A.S ) KIZI ÜMM-Ü GÜLSÜM'Ü ÖMER'E VERDİMİ ? 



SORU:
Hz. Ali (as) neden kızı Ümmü Gülsümü Ömer'e verdi.
Eğer Ömer, Hz. Fâtıma annemizi çeşitli şekillerde üzdü ise,
Hz. Ali (as) kızını vererek Hz. Fâtıma annemizi üzmüş olmaz mı?

Cevap: 

İslâm âlimlerinden birçoğu bu olayın doğru olmadığı ve bu konuda nakledilen rivayetlerin uydurma olduğu kanısındalar. Bunu reddeden büyük âlimler ve araştırmacılar bu konuda geniş risaleler yazmış ve delillerini ortaya koymuşlardır. Onlar söz konusu rivayetleri teker teker ele alarak onları senet ve muhteva açısından çürütmeğe ve bunun bir düzmece olduğunu ispat etmeğe çalışmışlardır.
Böylesine uzun araştırmaları böyle kısa yazışmalara sığdırmak zor ve yorucu olabileceği için biz detaylara inmeden bu araştırmalardan kısa bir rapor sunmakla yetineceğiz:

a)- Rivayetlerin senedi zayıf ve itibarsızdır. Zira bu rivayetlerin senetlerinde yer alan râvilerin birçoğu bizzat Sünnî rical âlimlerinin çok ağır ifadeleriyle taz'if edilmişlerdir ki biz her rivayetin senedinden sadece bir kişiyi seçip ismini vermekle yetineceğiz:

1- Ahmet b. Abd-ül Cabbâr
2- Yunus b. Bükeyr
3- Amr b. Dinâr
4- Süfyan b. Üyeyne
5- Veki' b. Cerrâh
6- İbn-i Cüreyh
7- İbn-i Ebî Melike
8- Hişâm b. Sa'd
9- İbn-i Veheb
10- Musa b. Ali El-Lahmî
11- Ali b. Rabâh El-Lahmî
12- Akabe b. Âmir-il Cühenî
13- Atâ-ül Horâsanî
14- Muhammed b. Ömer El-Vâkidî
15- Abdurrahman b. Zeyd
16- Zeyd b. Eslem
17- Zubeyr b. Bekkâr
18- İbn-i Şehâb Ez-Zuhrî
19- Amir-üş Şa'bî
20- Ammâr b. Ebî Ammâr
21- Abdullah-il Behiyy.

b)-  Bu rivayetlerden hiçbirisi, ne Sahih-i Buhârî'de, ne de Sahih-i Müslim'de nakledilmemiştir. Birçok Sünnî uleması, bir rivayetin bu iki kitapta nakledilmemesini, onun zayıf ve itibarsızlığının delili olarak gösteriyorlar.

c)- Bu rivayetler sadece adı geçen iki kaynakta değil, Kütüb-i Sitte'nin hiçbirisinde, hatta Sünnilerin muteber bilinen Müsnetlerde dahi (Müsned-i Ahmet b. Hanbel gibi) nakledilmemiştir. Yine çoğu Sünnî âlimler, bu kaynaklarda nakledilmeyen rivayetleri muteber saymamaktadır; ama nedense bu muhteremler, bu ve benzeri konulara gelince kendi prensiplerini hep unutuyorlar!!
Rivayetleri inceleyen herkes onlar arasında birbirini yalanlayan, akıl almaz ihtilafların, hatta çelişkilerin bulunduğunu açıkça görür.
İşte bu zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz daha birçok delile dayanarak çoğu âlimler, bu rivayetlerin uydurma olduğu kanaatine varmışlardır.
Lanetli Emeviler boş durmamışlar Ehl-i Beyt a.s. akıllarınca karalamak için her zamanki gibi zırvalamışlar hadis uydurmuşlar.
Allah Ehli Beyt a.s Düşmanlarına lanet etsin...
Lanet Olsun Bunları Uyduranlara...
İkincinin Nesebi
İmam Ali aleyhisselamın Ömer’e kızını verdiği düşüncesi bile bence küfürdür.
Çünkü o ikincinin geçmişini tanıyan herhangi bir insan bile bu tip bir insana kızını değil günahlarını dahi vermez. Kaldı ki Ehlibeytin annesine ve sevenlerine bunca zulmü yapan birini iyi tanıyan Kuranı natık olan İmam Ali aleyhisselam kızını ona verebilir mi?
Bunu daha iyi anlamak için ikincinin şeceresini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ehli Beytten gelen haberlere göre Ömer’in nesebi şöyledir: Ömer’in dedesi Nufeyl, peygamber efendimizin ve hz.Ali’nin dedesi olan Hz. Abdulmuttalib’in mahiyetinde hayvanlara çobanlık etmekteydi. Nufeyl, Habeşi olan Sahhak adında bir kadınla zina etmiş. Bu ilişkiden Ömer’in babası Hattab dünyaya gelmiş. Nufeyl, Sahhak ile ilişkisini gizli tutmuş. Sahhak çocuğunu doğurduktan sonra oradan uzaklaşmış. Nitekim Hz. Abdulmuttalib cahiliye devrinde de Müslümanlığı yasamış ve etrafındakiler bunu bildikleri için kendilerini ona göre ayarlamışlardı. Nufeyl oğlu Hattab’ı kendisi yetiştirmiş ve Sahhak’ın kim olduğunu bildirmemişti. Hattab erginlik çağına geldiğinde Sahhak ile buluşmuş ve bu kadınla kendiside zinada bulunmuştu. Bu ilişkiden bir kız dünyaya gelmişti. Sahhak bu kızı doğduktan sonra bir beze sarıp yolun kenarına bırakmıştı. Muğire’nin oğlu Haşim o yoldan giderken beze sarılmış olan kız çocuğu fark etmiş ve beraberinde evine götürmüştü. Haşim bu kızı evinde yetiştirmiş ve ona “ Hanteme “ adını vermişti. Hanteme yetiştiğinde, Hattab onu görmüş ve Haşim’den istemişti.. Haşim kızı gibi yetiştirdiği Hanteme’yi Ömer’in babası Hattab’a verir. Hattab ve Hanteme’nin birleşmesinden ilk çocukları Ömer dünyaya gelir.
Kaynaklar:
İbin Sehraasub “ Kitab’ul-Mesaalib “
Mecliysi “ Biharul Envar c. 31 s. 64 “
Şeyh Hasan bin Süleyman el-Hilli “ Sırat el-Müstakim “
Kuleyni “ Ravdat’ul-Kâfi “ olaya değinmiş.
Suleym ibin Kays “ Kitabu Suleym “ olaya değinmiş.
Ebil Kasım Ahmet ibin Ali “ El-İstiğaase ...” Sahhak’ı zikretmiş.
Cemaleddin Hasan ibin Yusuf el-Hilli “ Kesf’ul-Hakk “
Kelbi “ El-Mesaalib “ Sahhak’a işaret etmiş...
Şialara atılan İftiraya Cevaplar:
Soru: Şiaların iddiasına göre ikinci halife Ömer, Peygamber Efendimizin değerli kızı Fatıma’nın şahadetine sebep olmuştur. Ancak hangi aklıselim buna inanabilir ki, çünkü Hz. Ali (as), Fatıma’nın (sa)da kızı olan kızını eşi Fatıma’nın katiliyle evlendirerek eşinin katiliyle akrabalık bağı kurabilir mi?
Cevap: Ehlisünnet tarafından özellikle son yıllarda yaygın olarak ikinci halife Ömer’le Hz. Ali (as) ve Hz. Fatıma’nın (sa) kızı Ümmü Gülsümün evlilikleri konusu gündeme getirmektedirler. Ehlisünnet ve selefiler, bu evlilikten birçok yönüyle istifade etmektedirler. Örneğin bu evliliğin ispatıyla Hz. Ali (a.s) ile halifeler arasında samimi ilişkilerin olduğunu, Hz. Fatıma’nın (s.a) şahadetini, hilafetin gasp edilmesini… İnkâr etmeğe kalkmaktadırlar!
Dolayısıyla bu şüphe oldukça önem arz etmekte olup Şiaların inanç ve itikadıyla sıkı bir ilinti içindedir. Bundan dolayı doğru, dakik, delilli ve makul bir şekilde konunun incelenmesi gerekmektedir.
Şu ana kadar Şia âlim ve düşünürleri bu şüpheye çeşitli cevaplar vermişlerdir. Bunların hepsi yerinde doğru ve sahihtir. Örneğin Raziyuddin Hilli, Allame Mukarrem, Allame Bakır Şerifu’l Kureşi… gibi âlimler Hz. Fatımatu’z Zehra’nın (s.a) Ümmü Gülsüm adıyla bir kızlarının olmadığını savunmuş ve sağlam deliller ortaya koymuşlardır. Bizler, bu makalede ilk olarak bu görüşü ele alacağız.
Bazıları ise bu evlilik hakkında nakledilen rivayetler arasındaki tearuzun Ehlisünnetin iddiasını çürüttüğünü ortaya koymuşlardır. Örneğin: Şeyh Müfit, “El- Mesailu’l Ukberiye” ve “El-Mesailu’l Serviyye” adlı değerli risalelerinde, Seyyid Nasır Hüseyin El-Hindi, “İfhamu’l A’edai ve’l Husum” kitabında Ayetullah Milani…
Bizde bu makalede rivayetlerdeki tearuzlara değinerek Ehlisünnet kitaplarından deliller getireceğiz.
Seyyid Murtaza ve bir grup başka âlim ise bu evliliğin Ömer’in zorbalığı ve tehditleriyle gerçekleştiğini dile getirmişlerdir.
Bir grup Ehlisünnet ve Şia âlimi ise böyle bir evliliğin yaşandığını ancak iddia edildiği gibi Ümmü Gülsümün Hz. Ali’nin değil de Ebu Bekir’in kızı olduğunu dile getirmişlerdir. Örneğin Sahihi Müslim’in en önemli sarihi olan ünlü Sünni âlimi Yahya b. Şeref Nevevi, “Tehzibu’l Esma” adlı kitabında bu konuyu dile getirmiştir. Ayetullah Necefi Mereşi ise “İhkaku’l Hak” kitabının şerhinde bu konuyu tasrih etmiştir. İlerleyen bölümlerde bu görüş de ela alınacaktır.
Öyle anlaşılıyor ki bu cevaplar içinde verilen en son cevap daha doyurucu ve kâmildir. Nedeni ise bir taraftan ehlisünnet kitaplarındaki Hz. Ali’nin kızıyla Ömer’in evliliğini ispat eden rivayetlerdeki açıklanması mümkün olmayan ve güvenilemeyecek çelişkiler, tearuzlar ve senet zaafları; öte yandan hiçbir Şia kitabında Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsümün Hz. Fatıma’dan olduğu sabit değildir. Tam tersi Hz. Ali’nin evinde yaşayan Ümmü Gülsüm adındaki kızın evliliği sabittir. (Hz. Ali, Ebu Bekir’in eşiyle evlenmiş ve çocukları onun evinde büyümüştür. Örneğin Muhammed, Ebu Bekir’in oğludur, ancak Hz. Ali tarafından yetiştirildiği için Hz. Ali’ye tabi olmuş ve onun oğlu olarak anılmıştır…)
Ehlisünnetin en önemli âlimlerinden olup, Sahihi Müslim’e şerh yazan ve Şafii mezhebinin en önemli fıkıh kitabını kaleme alan İmam Nevevi gibi bir âlimin bunu itiraf etmesi bu görüşü takviye etmektedir.
Ayrıca eğer hem bu evlilik iddia edildiği gibi gerçekleşmişse de bundan Hz. Ali ile Ömer arasında bir dostluk ve samimiyet ispatlanamaz. Zira bu izdivaç Ömer’e bir fazilet kazandırmadığı gibi ona bir kara lekedir. Çünkü bu evlilik konusunda nakledilen rivayetlere baktığımızda insandaki ar damaları çatlamakta onurlu ve gayretli insanlardaki hayâ, namus ve şeref duygusunu parçalamaktadır. Bu konuyu ilerleyen bölümlerde ele alacağız.
Şimdi yukarıda zikrettiğimiz görüşleri tek tek ele alacak ve her birini inceleyeceğiz.
Birinci Eksen: Ümmü Gülsüm Adında birisi hiç bir zaman olmadı
Bir grup Şii araştırmacısı ve âlimine göre Hz. Ali’nin (a.s) Hz. Zeynep dışında Hz. Fatıma’dan kızı olmadı. Gerçekte Hz. Fatıma’dan sadece Hz Zeynep dünyaya geldi.
Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın evliliğinden kaç çocuğun dünyaya geldiği konusu hakkında yazılan kitaplarda beş tane geçmiştir. Yani Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, anne karnında şehit edilen Hz. Muhsin, Hz. Zeynep ve Ümmü gülsüm. Gelen rivayetlerde ise bazen Zeynep bazen de Ümmü Gülsüm adı geçmiştir. Gelen rivayetler bu şekilde olunca beş tane çocuk olduğu ortaya çıkmaktadır. Ama burada büyük bir gaflet edilmiştir. O da şudur ki Hz. Zeyneb’in künyesinin adı Ümmü Gülsümdür. Bu konu (Ümmü Gülsümün Hz. Zeyneb’in künyesi olduğu) birçok Şia kitabında dile getirilmiştir.
Bu görüşü onaylayan Şii Âlimleri Hicri sekizinci asırda yaşamış ünlü Şii âlimlerinden Raziyuddin Hilli, Hz. Ali’nin çocukları hakkında şunları yazmaktadır: “Hz. Ali’nin erkek ve kız olmak üzere toplam 27 çocuğu oldu. Hasan, Hüseyin, künyesi Ümmü Gülsüm olan Zeynep Peygamberin kızı Hz. Fatıma’dan olmuştur…[1]
Ayetullah Necefi Mereşi ise şöyle yazmaktadır: “Hz. Emire’l Mümin’in Fatıma’dan olan çocukları Hasan, Hüseyin, vefat eden Muhsin ve Ümmü Gülsümdür.”[2]
Asrımızın en ünlü tarih yazarlarından Şia mezhebinin iftiharlarından geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Allame Bakır Şerif El- Kureşi, bu konu hakkında şöyle yazmaktadır: “Sıddıka-i Tahire’nin, Hz. Zeynep’ten başka kız çocuğu yoktu. Künyesi Ümmü Gülsümdü. Bazı araştırmacılarda buna inanmaktadır. Her ne olursa olsun bana göre Hz. Fatıma’nın Ümmü Gülsüm diye bir kızı yoktu.”[3]
Bu Görüşü teyit eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Bazı Ehlisünnet âlimleri Hz. Zehra’nın (s.a) dört veya üç çocuğunun olduğunu ve bunlar arasında Ümmü Gülsümün adını yazmamışlardır. Salihi Şami, “Seblu’l Huda ve Er- Reşat” adlı kitabında şöyle yazmaktadır: “Hz. Ali’nin Hz. Fatıma’dan olan çocukları: Hasan, Hüseyin, Muhsin! Ve Zeynep’tir. Başka eşlerinden birçok çocukları olmuştur.”[4]
Şahabuddin Kalyubi ise şöyle yazmaktadır: Emire’l Müminin Hz. Ali’nin üç çocuğu vardı. Celalettin Suyuti de bu görüşü rivayet etmiştir.[5]
Mısırlı âlimlerden Şeyh Muhammed Hızri de Hz. Fatıma’nın çocuklarının üç tane olduğunu yazmıştır. Kitabında şu cümlelerle bunu beyan etmiştir: “Hicretin ikinci yılında yirmi bir yaşında olan Ali (a.s) ile on beş yaşında olan Fatıma (a.s) evlendiler. Bu evlilikten Hasan, Hüseyin ve Zeynep dünyaya geldi.”[6]
Bu Görüşün dayanakları
Bu görüşün ispatı için birçok delil öne sürülebilir. Bunlardan birkaçına değiniyoruz.

1. HİÇBİR SAHİH RİVAYETTE ÜMMÜ GÜLSÜM VE ZEYNEP ADLARI AYRI AYRI ZİKREDİLMEMİŞTİR

Şia kaynaklarında sahih senetli hiçbir rivayette Hz. Fatıma’nın çocukları arasında Zeynep ve Ümmü Gülsüm bir arada zikredilmemiştir. Ya Zeynep adı zikredilmiş veya Ümmü Gülsüm adı.
Ve ayrıca hiçbir Şia kaynağında İkinci Halife Ömer’in Hz. Fatıma’nın kızı Ümmü Gülsümle evlendiğine dair hiçbir sahih senetli rivayet bulunmamaktadır. Bilakis Hz. Ali’nin evinde Ümmü Gülsüm adında bir kızın varlığından bahsedilmiştir.
Hz. Ali’nin kızıyla Ömer’in evliliği konusunda daha çok bazı âlimlerin kendi söz ve içtihatları yer almıştır. Bununda hiçbir değeri yoktur.

2. ABDULLAH B. CAFER KİMİNLE EVLİLİK YAPTI

Ehlisünnet, sahih senetle naklettiği rivayette Abdullah b. Cafer’in, Hz. Ali’nin bir kızıyla evlendiğini bazı rivayetlerde bu kızın adının Zeynep bazı rivayetlerde ise Ümmü Gülsüm olduğu geçmiştir.
Bazı ehlisünnet âlimleri bu kızın adının Zeynep olduğunu yazmış bazı ehlisünnet âlimleri de adının Ümmü Gülsüm olduğunu yazmıştır.
“Abdullah b. Cafer, bir zamanlar Hz. Ali’nin eşi olan Mesut Nehşeli’nın kızı Leyla ile Hz. Resulullah’ın yadigârı Hz. Fatıma’dan olan Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsümle aynı zamanda evlendi.”[7] Bu rivayetin senedi tam olarak sahihtir. İbni Hacer, şöyle demiştir: Bu hadiste hiçbir sorun yoktur. Hadisi Said b. Mensur, sahih olarak nakletmiştir.[8]
Ahmet b. Hambel’in oğlu da bu kızın adının Ümmü Gülsüm olduğuna inanmaktadır…

3. BİR İSİMLE İKİ HUTBE

Hz. Zeyneb’in Kerbela vakıasından sonra Küfe ve Şam’da okuduğu tarihi iki hutbesinde iki isimle anılmıştır: “Hutbetu Ümmü Gülsüm binte Ali” ve “Hutbetu Zeynep binte Ali”: “Ali’nin kızı Ümmü Gülsümün hutbesi” ve “Ali’nin kızı Zeyneb’in hutbesi” Hz. Zeyneb’in okuduğu hutbe ile Hz. Ümmü Gülsümün okuduğu hutbelerin her ikisi de aynıdır…

4. ÜMMÜ GÜLSÜM’ÜM HZ. ZEHRA İÇİN AĞLAMASI VE MATEM TUTMASI

Hz. Fatıma (s.a) dünyadan göçtüğünde Medine halkı her bir ağızdan Hz. Fatıma için ağlıyor, Beni Haşim kadınları ağlayarak feryat ediyorlardı… Ümmü Gülsüm ise üstünde Arap çarşafı olduğu halde evden dışarı çıkarak şöyle feryat ediyordu: “Ey değerli ceddim! Ey Allah’ın resulü! Şu anda seni kaybettim. Artık hiçbir zaman seni görmeyeceğim.” Medine halkı toplanmış ve…[9]
Burada birkaç nokta dikkat çekicidir:
1. Burada Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Ümmü Gülsümün adı Hz. Zehra için matem tutanlar arasında geçmiştir. Hz. Zeyneb’in adı geçmemiştir.
2. Ümmü Gülsümün varlığını iddia edenlerin görüşüne göre Peygamber efendimiz daha hayattayken dünyaya gelmişti. Ve iki yıl kadar efendimizi görmüştü. Ama rivayette görüldüğü gibi Hz. Ümmü Gülsüm Arap çarşafı giymiş ve o şekilde evden çıkarak annesini kaybettiği için yas tutmaktaydı. İki yaşındaki bir küçük kız çocuğunun Arap çarşafı giyerek o denli mersiye okuması düşünülemez. Buradan da anlaşıldığı gibi Ümmü Gülsümden maksat Hz. Zeynep’tir.

5. HZ. EMİRE’L MÜMİNİN ALİ YARALANDIĞI GECE KİMİN MİSAFİRİ İDİ?

Tarihte kayıtlı olduğu gibi Hz. Ali (a.s) Ramazan ayı boyunca çocuklarının birinin evinde iftarını açmaktaydı. Bir gece İmam Hasan’ın evinde bir gece İmam Hüseyin’in evinde bir gece Abdullah b. Cafer’in evinde (Hz. Zeynep) şahadet gecesi de tarih kitaplarının tanıklığına göre Ümmü Gülsümün evinde iftarını açmıştı. Peki, Ümmü Gülsüm kimin eşiydi?
Şeyh Müfid, “El-İrşat” kitabında şöyle yazmaktadır: “Ramazan ayı geldiğinde Emire’l Müminin (a.s) bir gece Hz. Hasan’ın evinde bir gece Hz. Hüseyin’in evinde bir gece Abdullah b. Cafer’in evinde (Hz. Zeyneb’in eşi) evinde kalırdı. Ve üç lokmadan fazla bir şey yemezdi. Ramazan gecelerinden bir gece kendisine neden az yemek yediği sorulduğunda şöyle buyurdular: “Allah’ın emri (yani ölüm ve şahadeti kastederek) beni kuşatacaktır ve Allah’la görüşmeye aç karnına gitmek istiyorum.” Bir iki gece geçmemişti ki başına kılıç darbesi aldı.[10]…
İmam Ali (a.s) tarihi kayıtlara göre yaralandığı gece Ümmü Gülsümün evinde idi.
Rivayette de görüldüğü gibi Hz. Ali (a.s) bir gece Hz. Hasan, bir gece Hz. Hüseyin bir gecede Abdullah bin Cafer’in evinde kalırdı. Rivayette Ümmü Gülsümden bahsedilmemiştir. Başka rivayetlerde de Hz. İmam yaralandığı gece Ümmü Gülsümün evinde idi. Bunlardan da anlaşıldığı gibi Hz. Zeynep’le Ümmü Gülsüm aynı kişilerdir.

6. ÜMMÜ GÜLSÜM HZ. ALİ’NİN EN ÜSTÜN KIZIDIR

Dördüncü asırda yaşamış Şii âlimlerinden Gazi Numan Meğribi, Hz. Emire’l Mümininden bir rivayet naklettikten sonra Ümmü Gülsümün Hz. Ali’nin en üstün kızı olduğunu yazmaktadır: “Hz. Ali (a.s) en üstün kızı olan Ümmü Gülsüm’e seninle çok az görüşüyoruz diye buyurarak…”[11]
Hâlbuki hiç kuşku yok ki Akiletu’l Haşimiye olan Hz. Zeynep, Hz. Ali’nin en üstün kızıydı.

7. EHLİBEYT KADINLARINDAN KİM KERBELA’DA ESİR DÜŞTÜ

Gazi Numani b. Muhammed, Şerhihu’l Ahber kitabında Kerbela’da esir düşenlerin tamamının adını zikretmiştir. Bu isimler arasında Hz. Zeyneb’in adı geçmemektedir.
Hâlbuki tüm tarih kitaplarında Hz. Zeyneb’in Kerbela kahramanlarından biri olduğunu yazmıştır. Buradan da anlaşılmaktadır ki Hz. Zeynep’le Ümmü Gülsüm aynı kişidir.

8. HZ. FATIMA’NIN MİRASI SADECE ÜMMÜ GÜLSÜM’E KALMIŞTIR

Hz. Fatıma (s.a) şehit olmadan önce sadece Ümmü Gülsüm’e kız çocuğu olarak miras bırakmıştır.
Buradan da anlaşılmaktadır ki Hz. Zeynep’le Ümmü Gülsüm aynı kişidir.

                                      SONUÇ 

Tüm bu anlatılanlar ışığında Hz. Zehra’nın Ümmü Gülsüm adında bir kızının olduğu oldukça şüphelidir. Bilakis birçok rivayette de görüldüğü gibi Hz. Zeynep’le Ümmü Gülsüm aynı kişidir. Ümmü Gülsüm Hz. Zeyneb’in künyesidir. Eğer Hz. Zeynep’le Ümmü Gülsüm bir kişiyse Ömer’le evlilikte geçersiz ve anlamsız olacaktır. Çünkü hiçbir kayıtlı eserde Hz. Zeyneb’in Ömer’le evlendiği geçmemiştir. Hz. Zeynep, herkesin bildiği gibi Abdullah b. Cafer’le evlenmiş ve onun eşi olarak kalmıştır.

İlerleyen bölümlerde öteki cevapları da tek tek ele alacağız ve ispatlayacağız ki böyle bir evlilik kesinlikle tarihte yaşanmamış ve sırf Ömer’i aklamak için bazı sözde Müslümanlar tarafından uydurulduğunu ortaya koyacağız. İnşallah.

Ömer, İmam Ali (aleyhis-selam)'ın Kızıyla Asla ve asla evlenmedi bu bir İftiradır Bunu söyleyen yalancı oğlu yalancıdır.
Ümmü Gülsüm Binti İmam Ali (as) mı Yoksa Ümmü gülsüm Binti Cervel mi.?

Hanefi Alimi, Müftü Gulam Resul (Hasab Aur Nasab Adlı eserinin 5. ci Cildinin 216 ve 217.ci Sayfasında diyor ki: Ömer Fiziki olarak bu kızla (Ali a.s'ın Kızı ile) Evlenmesi mümkün değildir. Sonra Diyor ki: "Aslında Ömer Ümmü Gülsüm binti Cervel ile Evlendi, Ümmü Gülsüm Binti Ali ile değil. Ama sonradan bazı kimseler bunu sahte hale getirerek o Kızın Hz. Ali a.s'ın kızı olduğunu söylediler.

ÖMER B. HATTABIN EŞLERİ SÜNNİ KAYNAKLAR

Eşi:
1. Amcası kızı Atike binti Zeyd(Said b. Zeyd'in bacısı),
2. Ümmü Gülsüm binti Amr bin Cerve el Huzai,
3. Cemile binti Sabit (Asım bin Sabit’in bacısı),
4. Zeynep binti Maz'un (Osman b.Maz'un'un bacısı),
5. Halid b. Veüd'in bacısı Fâtıma binti Veiid (Haris bin Hişam'ın dul eşidir)

Kaynak:

İbnül-Esir, Üsdül-gâbe, Kahire 1970, IV,146.
Sünni Mezhebinin En Meşhur Âlimlerinden Olan Nevevinin ''Tezhibul Esma vel Luqat '' Kitabının C 2. S. 369 'da Yazılıdır ki:
''Ömer İbni Hattabla Evlenen Ümmü Gülsüm Ebu Bekirin Kızı ve Ayşe’nin Bacısıdır. İmam Ali (aleyhisselam)'ın Kızı Değildir.''
Kaynak:
Tezhibul Esma vel Luqat '' Kitabının C 2. S. 369
Açıklama:
Bazıları İddia ediyorlar ki: İmam Ali (aleyhisselam) Öz Kızını Ümmü Gülsümü Ömer’e Vermiş Allah Bu Yalanı Uydurup Tebliğ edip Yayana Allah Lanet Etsin.
اع تراف مهم تري ن شارح صح يح م س لم : عمر داماد أب و ب كر
ب رخى از عال مان اهل س نت اع تراف ك ردهان د ك ه ا مكل ومى ك ه ب ا عمر ازدواج ك رده، دخ تر اب وب كر ب وده ن ه دخ تر
ام ير مؤم نان ع ل يه ال سلام .
محى ال دي ن ن ووى، مهم تري ن شارح صح يح م س لم در ک تاب ت هذي ب الا سماء مى گوي د عمر ب ا ا مكل وم دخ تر
اب وب کر ازدواج ک رده ا ست !!!
أخ تا عائ شة : ال ل تان أرادهما أب و ب كر ال صدي ق، ر ضى الله ه،عن ب قول ه ل عائ شة : إن ما هما أخواك وأخ تاك،
ق ال ت : هذان أخواى، ف من أخ تاى؟ ف قال : ذو ب طن ب نت خارجة، ف إن ى أظ نها جاري ة . ذك ر هذه ال ق صة ف ى ب اب
ال ه بة من ال مهذب، وق د ت قدم ب يان هما ف ى أ سماء ال رجال ف ى ال نوع ال راب ع ف ى الأخ وة، وهات ان الأخ تان هما
أ سماء ب نت أب ى ب كر، وأم ك ل وم ، وهى ال تى ك ان ت ملا ، وق د ت قدم ه ناك إي ضاح ال ق صة، وأم ك ل وم هذه
ت زوجها عمر ب ن ال خطاب، ر ضى الله ع نه .
دو خواهر عائ شه؛ همان دو ن فرى ك ه م ق صود اب وب كر صدي ق ! از سخ نان ش ب ه عائ شه ب ودن د، ك ه ب ه او گ فت
«دو ب رادرت و دو خواهرت (از من ارث مى ب رن د )؛ عائ شه گ فت : اي ن دو ن فر ب رادران من هس ت ند؛ اما دو خواهر
من چه ك سان ى هس ت ند (من ك ه ي ك خواهر ب ي ش تر ن دارم )؛ در پ ا سخ گ فت : آن ك سى ك ه در ش كم دخ تر خارجه
ا ست؛ من گ مان دارم ك ه او ن يز دخ تر ا ست؛ اي ن ماجرا را در ب اب ه به ك تاب مهذب آورده ا ست .
و سخن در ب اره آن دو در ا سماء ال رجال در ب اب چهارم در خ واهران گ ذ شت؛ اي ن دو خواهر، ا سماء دخ تر اب وب كر و
ا مكل وم دخ تر اب وب كر هس ت ند؛ و او ا ست ك ه در ش كم مادرش ب ود؛ و در آن جا ت و ض يح ماجرا گ ذ شت؛ و هم ين
ا مكل وم ا ست ك ه عمر ب ا او ازدواج ك رده ا ست .
ال نووي، أب و زك ري ا مح يي ال دي ن ي ح يى ب ن شرف ب ن مري (م توف اي 676 ه )، ت هذي ب سماءا لأ وال ل غات، 2 ج ،
630 ص ، رق م : 1224، ت ح ق يق : م ك تب ال بحوث وال درا سات، ن ا شر : دار ال ف كر - ب يروت، ال ط ب عة : الأول ى،
.م 1996
ب ا ت وجه ب ه اي ن اع تراف، ب س يارى از قاي ق رو شن و ث اب ت مى شود ك ه ازدواج دخ تر ام ير مؤم نان ع ل يه
ال سلام ب ا عمر، اف سان هاى ب يش ن ي ست .
اي ن ازدواج ب ا ت هاىواق عي ت اري خى ن يز سازگ ارت ر ا ست؛ چرا ك ه خ ل ي فه اول دوم هم پ يمان و دو ست ق دي م
ي كدي گر ب ودن د، ب ا مرگ اب وب كر، ط ب ي عى ا ست ك ه خ ل ي فه دوم ا ساس م سؤول يت ك رده و ب خواهد خان واده
او را ت حت ت ك فل خود درب ياورد و ازدواج ب ا دخ تر اب وب كر ب ه تري ن راه ب وده ا ست .


Savaşlarda ortadan kaybolup, savaş bittikten sonra ortaya çıkan;
Putperestken kız kardeşini diri diri toprağa gömen;
Irz düşmanı halid’e had uygulamayan;
Muaviye’yi şama vali atayıp el altından güçlendiren;
Peygamberimiz, kağıt kalem istediğinde, bu adam sayıklıyor diyen;
Ehlibeytin malını gasbeden, Ehlibeytin humus payını vermeyip yasaklayan;
Hadis nakletmeyi ve yazılan hadisleri yaktıran birine nasıl fazilet yükleyecek ki, zaten fazilet yüklemek istediği kişi demiyor muydu, “Ali olmasaydı Ömer helak olurdu ....”
Bunlar cahil kalmış muaviye Sünnileri, bunlar aklı sıra Ehlibeyti sıradan bir sahabe konumuna düşürüp, hilafet darbecilerini aklayacaklar, böylelikle imamet diye bir inanç yok, buyurun Sünni olun diyecekler...

Kaynaklar:

[1] - Hilli, Raziyuddin Ali b. Yusuf El-Mutahhar, El-Adedu’l                     Kaviyye lidefi’l Mehavifi’l Yevmiyye, s. 242.

[2] - Mereşi Necefi, Ayetullah Seyyid Şahabuddin, Şerh İhkaku’l             Hak ve İzhaku’l Batıl, c. 30, s. 172.

[3] - El-Kureşi, Bakır Şerif, Hayatu Seyyidetu’n Nisai Fatımatu’z             Zehra selamullahi aleyha, s. 219.

[4] - Es-Salihi Şami, Muhammed bin Yusuf, Seblu’l Huda ve Er-               Reşat fi seyretu Hayru’l İbad, c. 11, s. 288

[5] - El-Kalyubi, Şahabuddin Ahmet b. Ahmet b. Selamet, Haşiyetu         Kalyubi ale şerhi celaleddin El-Mahalli ale minhacu’t Talibin,           c. 3, s. 236.

[6] - Hızri, Şeyh Muhammed, Nuru’l Yakin Fi Seyretu Seyyidu’l               Mürselin, c. 1, s. 111.

[7] - El-Askalani, Eş-Şafii, Ahmet b. Ali b. Hacer Ebu’l Fadl, Fethul         Bari Şerhi Sahihi’l Buhari, c. 9, s. 155.

[8] - El-Horasani, Said b. Mensur, Süneni Said b. Mensur, c. 1, s.              1011.

[9]   - Nişaburi, Muhammed b. El-Fetal, Ruzetu’l Vaizin, s. 152.

[10] - Şeyh Müfid, Muhammed b. Muhammed Numan, El- İrşad, c.           1, s. 14.

[11] - Et-Temimi El- Meğribi, Ebu Hanife En-Numani b.                             Muhammed, Şerhihu’l Ahber fi Fazailu’l Eimmetu’l Ethar, c.           2, s. 452.


Yorum için açıklama